health

Page Nav

HIDE

Pages

SON PAYLAŞIMLAR:

latest

DUYULMAMIŞ KELOĞLAN MASALLARI 2-PADİŞAHIN KÜÇÜK KIZI

  PADİŞAHIN KÜÇÜK KIZI Vaktiyle uzak ülkelerin birinde tebası tarafından sevilen, iyi huylu bir padişah varmış. Bu padişahın birbirin den gü...

 

PADİŞAHIN KÜÇÜK KIZI
Vaktiyle uzak ülkelerin birinde tebası tarafından sevilen,
iyi huylu bir padişah varmış. Bu padişahın birbirin den
güzel üç de kızı varmış. Bu kızlar o kadar güzel, o kadar
güzelmiş ki, güzellikleri ülkelerinin dışında bile dillere
destan imiş. Bu güzel kızları ile öğünen padişah kimselere
vermeğe kıyamazmış. Fakat bir taraftan kızlarının evlenme
çağına geldiğini düşünen padişah, en sonunda İyi
düşünerek evlenmeğe karar vermiş. Onları karşısına
alarak :
— Yavrularım, güzellikleriniz artık bütün dünyada ünaldı. Bununla beraber evlenme yaşına da girdiniz. Sizleri
evlendirmek, bu suretle saadetlerinizi de görmek istiyorum.
Kimi isterseniz sizi onunla evlendireceğim. Söz hakkı
sizindir,demiş. Önce büyük kız düşüncesini açıklamış:

— Babacığım ben büyük vezirin oğlunu istiyorum, demiş.
Ortanca kız :
— Ben de küçük vezirin oğlunu beğeniyorum. Müsaade
ederseniz onunla evleneyim.
Demiş.
Sıra küçük kıza gelince, o da düşüncesini açıklamış:
— Babacığım, ben de size fikrimi söyleyeceğim ama
reddedersiniz diye açıklayamıyorum. Eğer reddetmiyeceğinizi söylerseniz ben de kiminle evlenmek istediğimi söyleyeceğim.
Babasının muvafakat cevabını alan küçük kız fikrini
açıklamış.
— Ben, ahırda atlara bakan tavla yamağı Keloğlan ile
evleneceğim, demiş. Bunu duyan ablalar :
—- Bu senin şanına yakışır mı? Hiç Keloğlan ile evlenilir mi?..
Demişler isede o :
— Benim gönlüm böyle istiyor, siz ne isterseniz, deyin,
diye diretmiş. Kardeşleri onunla bir hayli alay etmişler ama,
o dediğinden vazgeçmemiş.

Düğünleri yapılmış, ablaları vezirlerin oğulları ile gerdeğe girmişler. Küçük kız, evlenmeğe daha vakit var diye
işi savsaklamış fakat, hergün de tavlaya Keloğlan'a gider,
ona güzel muamele ederek sarayın en güzel yemeklerini
yedirir, tavlada artık ona iş gördürmez, hergün onu
mükemmel besler, hep istirahate kormuş.
Bir kız, hem bir padişah kızı tavla uşağı Keloğlan'a nasıl
aşık otur? Dersiniz... Masal bu ya, niye olmasın!. O
zamanlar bu gibi şeyler hep olurmuş.
Amaaa, Keloğlan deyipte geçmeyelim.. Keloğlan o kadar akıllı, vücutça o kadar sağlam, gösterişli bir delikanlı
imiş ki, o onun bu güzelliğini giydiği partal elbiseler örttüğü
İçin, görmek, anlamak kabil olmazmış. Küçük kızın onu
özel olarak beslemesi, giydirip kuşatması, Keloğlanın
hemen göze çarpar hale gelmesinde etkisi olmuş.
Keloğlan çok akıllı bir genç imiş dedik ya! Zekası da
günden güne gelişmiş, konuşmaları ile de padişahın kızını
kendisine bağlamakta gecikmemiş. Astında Keloğlan iyi ve
soylu aileden iken, büyücü vs sihirbaz olan anasının
bedduası sonucu böyle oluvermiş
O zamanlar anaların bedduaları tutarmış. Büyücü olan
anası ona bir gün kızdığında :

— Asi oğul, yedi yıl tavla uşağı ol, el kapılarında sana
Keloğlan, desinler. demiş. Bu duası da kabul olmuş. Ve gel
zaman, git zaman yolu padişahın ahırına düşmüş.
Meğer kızın «ben Keloğlan'ı isterim,» dediği, zaman
yedi yılın son günleri imiş. Ama, kızın ablaları hep küçük
kız ile alay ederler, onu görünce gülerler, hakaret etmekten
çekinmezlermiş. O, bunlara hiç aldırmaz, hergün tavlada
Keloğlan ile başbaşa oturmaktan zevk alırmış. Tavlayı
temizlemekte bazen Keloğlan'a yardım bile edermiş.
Gene bir gün tavlaya Keloğlan ı görmeğe gitmiş. Gitmiş
ama Keloğlan'ı tavlada bulamamış.. Acaba nereye gitti?..
Ne zaman gelir? diye beklemiş, beklemiş, beklemekten
takati kalmamış bir müddet sonra ahırın bir köşesinde
uyuya kalmış... Aradan ne kadar zaman geçti bilinmez?..
Bir elin yüzünü okşadığını hissederek uyanmış. Gözlerini
açtığı zaman karşısında her zaman gördüğünden daha
güzel bir delikanlı görünce şaşırmış! Çünkü iyi giysiler ve
temiz yüzü ile Keloğlan her zamankinden daha başka, bir
prens gibi olunca, hayret ve sevgi ile dolu olarak Keloğlan'a
bakmış. Kızın hayretini gören Keloğlan:
— Niye hayret ettin güzelim! Bugün benim özgürlüğe
kavuştuğum gündür... Yedi yılı tamamladım... Anamın

bana olan bedduası artık bitmiştir. Şimdi seninle buradan
her yere gidebiliriz, değil mi?..
demiş. Sözüne devamla :
— Bir zamanlar iyi ve soylu bir adam evladı idim.
Anamın bir sözünü tutmamam üzerine bu kötü duruma
düştüm. Anam çok gaddar, çok zalim bir kadındır. Üstelikte
yaptığı büyü ile her istediğini, istediği şekle sokar.. Onun
için ondan hep korkarım.. Sen beni bu dünyada seven ilk
insansın. Benim Keloğlan olarak tavlada yaşamama
rağmen beni sevdin, istedin.. Şimdide ben senin kulun,
kölen olacağım... Sen beni diledin, bende seni aldım kabul
ettim. Bugünden tezi yok buradan gideceğiz. Seni anamın
diyarına götüreceğim, demiş... Kız bu tatlı sözler
karşısında sevincinden gözyaşları dökmüş. Hemen yol hazırlığına başlamışlar.
Sabah olunca tavladan çıkardıkları yel gibi bir At'a
binmişler. Ertesi gün Keloğlan'ın anasının diyarına varmışlar. İki sevgili kol kola girip Keloğlan'ın anasının konağına girmişler. Kız, babasının sarayı kadar güzel bu
konağı görünce, kardeşlerinden geri kalmadığı için çok
sevinmiş.

Delikanlı ile kızı beraber gören saray halkı sevinmişler.
Oğlan doğru anasının yanına koşmuş.. Anasını bir sedirde bağdaş kurmuş oturur bulmuşlar. Ana, oğlunu yanında, bir kızla görünce öfkesinden kan beynine fırlamış.
Gözlerin çanaklarından çıkmış bağırmağa başlamış :
— Seni kerata seni! Seni katır seni! Bu el'in ne olduğu
belirsiz kızını neye getirdin?..
Keloğlan korkudan ne yapacağını şaşırmış.. Bir ara:
— Anacığım, anacığım.. Ben onu sana hizmet etsin
diye getirdim, diyecek olmuş ama, kötü huylu ana söz dinler mi? Basmış küfürü... Söylenerek :
— Bana hizmet etsin diye bula bula, bu kızı mı buldun?.. Çabuk defet onu. Nereden aldın isen oraya götür,
diye bağırıp, çağırmaya başlamış., öfkesinden kabına sı-
ğamaz olurmuş..
*
* *
Bağıra çağıra dursun. Keloğlan'ın biraz da abasından
dem vuralım :
Keloğlan'ın anası o kadar sinirli, o kadar sert va zalim
tabiatlı imiş ki. Onun bu tabiatından bütün yakınları

korktuğu gibi, kasaba halkı bile, büyücülükte maharet
sebebiyle ondan çekinirlermiş. Hiç kimse onun bir dediğini
iki etmezmiş. Keloğlan da bu yüzden anasından çok korkar, onun her deyişine sonsuz boyun eğermiş. Sevgilisinin,
kendisi için koskoca padişah babasını terk edip peşinden
gelmesine karşılık, onu kendi evinde «Ana. sana hizmet
etsin diye getirdim.» demeğe mecbur kalması hep anasının
korkusundan ileri gelmekteydi.
O memlekette köle hizmetçi çok imiş ama, böyle güzel
hizmetçi her zaman mümkün olmazmış.
Keloğlan anasına yalvarmış, yakarmış. «Aman etme
anacığım. Onu ben nereye götürürüm, müsaade et senin
yanında kalsın bu biçare kızcağız.» Bir çok yalvarmalardan
sonra anası kızın yanında kalmasına müsaade eder olmuş.
Kızı yanına hizmetçi almış.
Bu olacak şey mi?.. Ama olmuş... Kız da başa gelen
çekilir, deyip sevgilisi uğruna, gördüğü hakaretlere rağmen
katlanmağa başlamış. Bir gün anası Keloğlan’ı çağırmış;
— Yeter artık bu yaptığın. Sana söz kestiğim buradaki
nişanlını tam yedi yıl beklettin... Şimdi cezan bitti. Bu kadar
bekletmek olmaz. Yazık değil mi kıza?... Düğünü yapalım
artık!»..
KELOĞLAN VE EN GÜZEL MASALLARI 14
Keloğlan ses çıkarmamış.. Ama, anası «sükût ikrardan
sayılır.» demiş ve bir kaç gün sonrada düğün hazırlıklarına
başlamış.
Kız, Keloğlan'ın evlendirileceği haberini alınca, ne
yapacağını şaşırmış.. Meğer şimdiye kadar Keloğlan,
memlekette bir nişanlısı olduğunu hiç söylememiş imiş
kıza. Ama, Keloğlan daha o zaman anasının zorla
nişanlattığı bu kızla evlenmemekte ısrar ettiği için, anası
tarafından lanetlenmiş ve o yedi yıllık cezaya
katlanmışmış.
Düğün hazırlıkları başlamış.. Onların adetlerine göre,
düğün ya bir hafta sürermiş veya, üç gün... Sihirbaz kadın,
ne olur, ne olmaz işi çabuk tutayım diye düğünü üç gün
yapayım diye kararlı imiş. Yoksa işe şeytan karışır, diye
acele edermiş.
Düğün bütün ihtişamı ile başlamış... Halk hoş vakit ge-
çirmeğe, neşeli yaramağa başlamış... Derken, son gün
gelip çatmış.. Alay düzülmüş. Kızı almağa yola çıkmışlar.
Sihirbaz karı, hizmetçisi olan padişah kızını çağırmış:
— Kız, biz gelini almağa gidiyoruz.. Sen, biz gelene
kadar şu küpü gözyaşı İle dolduracaksın... Doldurmazsan,
vay başına geleceklere!.. Demiş.. Kız, bir küpün gözyaşı ile
KELOĞLAN VE EN GÜZEL MASALLARI 15
nasıl doldurulacağını bir türlü anlayamamış, aklı almamış.
Ama, napsın emir bu!.. Boynunu bükmüş «hayır» diyememiş..' O memleketin adetlerinden biride, düğün dönü-
şünde tuzlu su İçmek imiş. Gözyaşı da tabii olarak tuzlu
olduğu için, misafirlere çok büyük bir ikram olacaktır diye
düşünmüş sihirbaz karı. Bu hareket özellik taşıyacağından
dillere destan olacaktır, demiş içinden.
*
* *
Düğün alayı, oğlanın anasının katılması ile hareket
etmiş. Az gitmişler dere tepe düz gitmişler, bir zaman sonra
oğlan anasına :
—- Anacığım, saatimi unuttum. Döneyim alayım.
Anası kızmış :
— Seni kerata seni, getirdiğin hizmetçi kıza zenaat
öğreteceksin değil mi?... demiş. Fakat Keloğlan fazla ısrar
edince :
— Allah belanı versin, dön git!, diye müsaade etmiş.
Keloğlan hemen dönmüş.. Kızın yanına vardığında kızı iki
gözü iki çeşme ağlar bulmuş:
— Ne ağlarsın... Al şuradan biraz tuz, erit suda, bir
güzelce süz, doldur. Küpe, onlar gelince içsinler..

Keloğlan, bunu söyledikten sonra, tekrar anasının yanına koşmuş.
Kız oğlanın dediklerini birer birer yapmış... Gelenler bir
güzel bu suyu içmiş, gözyaşı diye...
- Gelgelelim ki, sihirbaz karı durumu anlamış. Bu sefer
kızı tekrar yanına çağırmış:
— Kız şimdide biz gelene kadar şu şiltelere kuş tüyü
dolduracaksın!.. Doldurmazsan sonunu kendin düşün.
Kız bu emre de bir şey diyememiş... Boynunu bükmüş.
Onlar gide dursun, kızı gene bir düşünce almış. Gözleri iki
çeşme tekrar ağlamağa başlamış.
Gelin alayı daha epeyce yol aldıktan sonra, oğlan tekrar
anasına yalvarmış :
— Anacığım, para kesemi unuttum. Döneyim alayım
bari.
Anası köpürmüş :
—Seni kerata seni.. Gidip hizmetçi kıza hünermi öğ-
reteceksin.
— Ne hüneri anacığım!... Ne hüneri? «Ben onu sana
hizmet etsin diye getirdim.»
— Hadi, hadi çabuk git, gel, demiş.

Keloğlan anasından izni koparınca, soluğu hemen kızın
yanında almış.. Bakmış ki kız gene iki gözü iki çeşme
ağlamaktadır. Kıza :
Bütün kuşlar gurup gurup, gelin soyunacaklardır..
Sende şilteleri bir taraftan doldurur, bir taraftan dikersin...
Olur biter, demiş ve sonra tekrar düğün alayına yetişmek
İçin yola çıkmış. Kokuyu alan bütün kuşlar saf saf,, gelip
tüylerini bırakmışlar. Kız tüyleri şiltelere doldurmuş, bir
taraftan da doldurduklarını dikmiş, öyle ki, bu iş bir an
meselesi olmuş. Göz açıp kapayıncaya kadar bütün yataklar tamamlanmış.
Gelin alayı gelini alıp dönmüş gelmiş. Gelin indirilmiş.
Akşam olunca hizmetçi kızın on parmağının ucuna on
mum yakıp gelin odasının kapısına dikmişler, oğlanı da
gerdeğe koymuşlar. Fakat oğlan içeri girer girmez geçmiş
odanın köşesine, eline bir de kitap alıp okumağa başlamış.
Gelinle hiç mi hiç ilgilenmezmiş. Hizmetçi on parmağında
on mum ile kapıda ayakta dururmuş... Gelin ise, güvey
yanına gelecek diye beklermiş. Fakat güvey bir türlü
kitaptan başını kaldırmazmış. Gece yarısı geçmiş. Gene
güvey kitap okumağa devam edermiş.. Gelin uykusuzluğa
dayanamamış teli duvağı ile yatmış yatağa, mışıl mışıl

uykuya dalmış.. Bu zamanı bekleyen oğlan kitabı elinden
bırakmış koşmuş kızın yanına. Mumları kızın parmaklarından aldığı gibi fırlatmış, atmış yatağın üstüne. Sonra.
da kıza :
— Hadi gel benimle beraber, demiş, ikisi de dışarı çıkıp
rüzgar gibi gelen küheylana bindikleri gibi basmışlar
kırbacı, basmışlar kırbacı, Bir yel olup uzaklaşmışlar
evden. Onlar gitmekte olsun, biz gelelim geline. Gelin dalgın uyumakta iken bütün odayı kırmızı alevler sarmış... Her
tarafı kapkara dumanlar bürünmüş... Bütün konağın hizmetçilerin gelini kurtarmağa koşmuşlar fakat, ne mümkün!
Odaya girmenin imkanı kalmamıştır artık, öteye koşmuşlar,
beriye koşmuşlar bir türlü gelini kurtarmamışlar. Koskoca
konak kısa zamanda içinde yanıp kül oluvermiş... Sihirbaz karı öfkesinden küplere binmiş, yerinde duramazmış... Koşmuş ablasına :
— Hemen bin su küpe uç git... O keratayı tut getir,
sakın acıma ona!., diye emir vermiş. Büyük abla binmiş
küpe bir kara duman olup uçmağa başlamış..
Sihirbaz karının ablası uça dursun. Diğer taraftan bizim
aşıklar çala kamçı gider dururlarmış. Bir aralık oğlan kıza
dönmüş :

— Sevgilim bir takım sesler geliyor kulağıma... Bir
dönde bak! Ben bakarsam bana yakın gelir her şey.
Kız dönmüş, bakmış... Birden ne görsün!.. Her taraf
siyah bir duman tabakası içinde... Oğlana seslenmiş :
— Kara bir duman arkamızdan geliyor..
Keloğlan, sihirbazlıkta eşsiz olan annesine sevdiği kızı
beğendirmeğe çalışıyor.

Keloğlan :
— Korkma! O gelen duman küçük teyzemdir.. Atlatırız.
demesi ile oğlan da anasından öğrendiği bir sihiri kullanarak, hemen orada bir çiftçi olmuş, kızıda saban yapmış. Başlamış oğlan çift sürmeğe.. Teyzesi gelince bakmış
ki bir çiftçi tarlayı sürüyor. Seslenmiş :
— Hey çiftçi dayı çiftçi dayı!.. Buradan bir oğlanla bir kız
geçti, gördün mü? Çiftçi duymamazlıktan gelirmiş. O habire
işini görmeğe çalışır, hayvanını dehler dururmuş. Fakat
kadın anlamış onlar olduğunu. İçinden, bırak kalsın bu
gençler deyip onları kendi haline bırakıp oradan
uzaklaşmış.
Teyzelerini bu suretle atlatan oğlan ile kız, tekrar yola
düzülmüşler.
Sihirbaz kadın büyük ablasının boş döndüğünü gö-
rünce, tekrar küplere binmiş hırsından... Ablası :
— Yolda kimseleri bulamadım. Yalnız, yolda bir çiftçi
tarlasını sürüyordu. Ona sordumsa bir türlü cevap alamadım.
Deyince, sihirbaz karı çıkışmış :
— İşte ta kendisi idi o kerata... Onlara acıdın değil mi?
Sonra dönmüş küçük kız kardeşine emir vermiş :

— Haydi sen koş şimdi... Nerede tutarsan tut onu,
acıma, getir bana onları!...
Küçük kız kardeşi de binmiş koca küp'e vurmuş kırbacı,
yükselmiş havaya. Kara bulut olup uçmuş, gitmiş. Çala
kamçı, uzaklaşan kız ile oğlan son gayretlerini harcarlarmış. Bir ara oğlan kıza :
— Gene bir takım sesler geliyor kulağıma! Ben bakarsam tez getir, yetişir bize? Gene sen bak!., demiş.
Kız şöyle bir bakmış, kara bir bulut geliyor diye seslenmiş. Oğlan :
— Korkma öyle İse, o gelen küçük teyzemdir. Hemen
bir duvar yapmış kızı. Kendiside bir usta olmuş. Başlamış
duvarı örmeğe.. Küçük teyze duvar yapan ustayı görünce
durmuş seslenmiş :
— Duvarcı dayı, duvarcı dayı bu yoldan bir oğlan ile bir
kız geçti gördün mü?
Duvarcı söyleneni duymamazlığa gelir, habire duvar
örmeğe çalışırmış. Kadın bakmış ki sorularına cevap bile
verilmiyor, atlamış tekrar küp'üne dönmüş gitmiş.. Fakat
ustanın kim olduğunuda anlamamış değil, içinde bir acı-
ma duygusu bulduğu için bilmemezlikten gelmiş.

Sihirbaz karı küçük kız kardeşininde eliboş döndüğünü
görünce, öfkesinden kudurmuş. Deli gibi her tarafa saldırır
olmuş. Hırslı hırslı ve öfkeli bir tavırla seslenmiş
etrafındakilere :
— Getirin benim büyük küp'ümü... Bu alçakları bari ben
alıp geleyim cezalarını vereyim.
Hemen büyük küp'ü getirmişler... Koca karı bir kırbaç
vurarak küp'ü havalandırmış; hızla oradan uzaklaşmış.
Bizim gençler kaçmaktan yorgun düşmüş, bir ara,
şurada biraz dinlenelim bari demişler. Yorgunlukla oturdukları yerde biraz sonra da uyuya kalmışlar. Ne kadar
zaman geçmiş bilinmez... Bir ara kız uyanmış etrafa bakmış bir de ne görsün.. Uzaklardan şimşekler çakarak yıldırımlar düşürerek koca bir bulut kendilerine doğru gelmektedir. Kız hemen durumu anlamış... Oğlanı
uyandırmış.. Oğlan manzarayı görünce :
— Eyvah! bu sefer gelen anamdır.. Biz ne yapsak o bizi
tanıyacaktır.. Artık İşimiz Allah'a kaldı, bakalım ne gelecek
başımıza!., demiş.
Bulut, yıldırımlar, yavaş yavaş, yaklaşmakta imiş. O
esnada bulutların arasından bir koca kara kartalın fırladı-
ğını gören ağlan, bunun anası olduğunu daha hızlı gelmek

için bu hale geldiğini anlamış. Kız, başına gelecekten
korktuğu İçin ağlar durur, bir taraftanda Allah'a kendilerini
bu beladan kurtarması için yalvarır dururmuş.
O esnada uzaklardan üç kişi peydah olmuş. Meğer
bunlar günlük nafakalarım avcılıktan çıkaran insanlarmış.
O günde ellerinde okları ile avlanmağa çıkmışlar, dolaşırlarmış.. Uzaklardan iri bir kartalın kendilerine doğru geldiğini görünce, iyi bir av ile karşılaştıkları için çok sevinmişler. Hemen harekete geçmişler. Avcılardan biri; «ilk oku
ben atacağım.» demiş. İkincisi de; «sen düşüremezsek
ben atarım demiş!» «Üçüncüsü ise, «Eh benimde nasibime
düşerse, bende üçüncü oku atarım.» demiş.. Kartal yakınlaşınca ilk avcı ok'unu savurmuş. Atılan ok kartalın sağ
kanadına isabet ederek onu kırmış. Kartaldan bir «Ah»
sesi çıkmış. Kartal yere düşmediği İçin, kartalın iyice vurulmadığını gören ikinci avcı nişan almış. Oda atmış okunu
ama, tam isabet yaptıramamış.. Kartalın sol kanadım
kırmış. Kartalın uçması yavaşlamış ama, kartal gene do
uçmasına, bağıra, bağıra devam edermiş.
Üçüncü avcı sıranın kendisine geldiğini görünce, o da .
«Ya Allah» deyip ok'unu savurduğu gibi, ok tam kartalın
can yerine saplanmış. Kartal büyük bir gürültü ile cansız

Keloğlan Dev’in sırtına binerek köyün yolunu tutmuştu.
yere düşmüş. Avcılar koşarak kartalı yüklendikleri gibi oradan uzaklaşırlar. Bu İşler o kadar kısa zamanda olmuştu ki.
oğlan ve kız avcılara dur bile diyememişler. Daha önce kız
ve oğlan avcıları görmedikleri için bu olup bitenleri
anlayamamışlar. Sonradan işi fark etmişler ama, avcılar
çoktan oradan uzaklaşıp gitmişler. İşin aslını öğrenemeyen gençler, dönen olaya Allah'ın bir yardımı gibi bakarlarmış. Üç avcının sırtlarında koca bir kartal ile geçtiklerini

gören oğlan bir şey diyememiş. Nede olsa anası olduğu
için içi cız etmiş ama, artık elinden bir şey gelemiyeceği
için kara bulutun ve oradan fırlayan kartalın birden yok
olduğunu görünce, olan mucizeden ötürü Allah'ına dua
eder dururmuş.
Olayların ortadan kalkması ile beraber tekrar yola çıkan
bizim aşıklar bir kaç gün daha yol aldıktan sonra kızın
babasının memleketine gelmişler. Padişah kızını sağ-
salim yanında görünce ve yanında bir güzel, yakışıklı akıllı
delikanlı bulunca çok sevinmiş. Kız başından geçenleri bir
bir, anlatmış. Şimdi yanındaki delikanlının ahırdaki
Keloğlan olduğunu da söyleyince, kız kardeşleri bu sefer
kıskanmışlar ama, belli de etmemişler. Artık alay da
edemez olmuşlar.
Padişah kızına kavuşmanın sevinci ile ülkesinde bir
hafta şenlikler yapılmasını emretmiş. 
Bu bayramdan sonra
da gençlerin evlenmelerine müsaade etmiş ve bundan
sonra da damadı Keloğlan'ı başvezir yaparak sarayına
almış. Artık mutluluğa kavuşan gençler her şeyi unutup
saadet içinde yaşamalarına bakmışlar



Hiç yorum yok

Latest Articles